Monday, December 05, 2005

Pelin Tan ile 9B deki işim üzerine;


Pelin Tan: Istanbul ile ilgili olarak kamusal alana ait anlatilarin semboller ile yeniden kurgulanmis olmasi ve hatta bu kurgunun soyut (abstract) denecek bir gerceklige ulasmis olmasi hakkinda ne dusunuyorsun? Sence sokak yaşami bu kurgular altinda nasil bio-politik kontrol ile iliskisi var?

Ahmet Öğüt: Istanbul gibi bir kette yaşıyorsanız eğer, durup şöyle bir etrafınıza bakmanız yeterli olacaktır. Geri dönüşü olmayan bir kabuklaşma süreci, birbirinin içine geçmiş temsiller ve bu görsel bombardımanın çarpık politizasyonu içinde olduğunuzu rahatlıkla görebiliriz veya en nihayetinde her uyanışınızda gövdesine hiç benzemeyen bir kılıf ile örtülmüş olmanın verdiği makul şaşkınlığın bizi esir aldığını fark edebiliriz. Kolaylıkla bu şaşkınlık ile annemin evdeki kanepeleri inatla kılıflarla kaplama arzusu ve benim bunu hiçbir zaman anlayamayışım arasında bir analoji kurabiliriz. Ben hep, bu emval i metruke (sokakta duran herşey hatta sokağın kendisini kastediyorum) ile içiçe yaşıyor olmamıza rağmen nasıl oluyor da gerçekten onlara dokunmuyor oluşumuzun nedenlerini merak ediyorum. Siyasallaştırılmış gövdelerimiz tarafından gayri ihtiyari oluşturulmuş bir mesafeden bahsediyorum sanırım. Bu mesafe fiziksel bir mesafeden çok tam da dediğin gibi soyut (abstract) bir mesafe. Bu kontrol mekanizması hakikat yerine kurguyu koyuyor ve en nihayetinde biz de gördüğümüz her sarı arabayı taksi zannedip durdurmaya çalışıyoruz.

P: Kendi pratigin ile ilgili ilişkilendirdiğinde kentsel ya da sokak müdahalesi hakkinda ne dusunuyorsun?

A: Benim kentle pratiğim “kamusal alana sanatı taşıyalım, sanatı halka arz edelim” gibi bir öngörüden öte, daha çok spontan gelişen bir refleks ile ilgili. Sanırım “Somebody else’s Car \ Birilerinin Arabası” adlı çalışmam bu minvalde söz konusu refleksin doğrudan forma dönüşümü olarak okunabilir. Temelde bu çalışmada, otoparka terkedilmiş arabaları sahiplerinden habersiz fon kartonu ve bant kullanarak polis arabası ve taksiye dönüştürüyorum. Bir dizi fotoğraf ile belgelediğim bu hikayede bir de karakter, yani eylemci tasarlıyorum. Bu eylemci yaptığı müdahalenin abstract doğasını neredeyse unutturacak derecede tedirgin ve çabucak gerçekleştiriyor eylemini.
Herhangi bir kentsel müdahalenin işleyebilmesi için, zaten halihazırda varolan kurgu-kentin ötesinde görünür olabilecek bir söylem üretebilmesi ya da bu kurgu-kenti çok iyi işaret edebilmesi lazım. Bu kente gerçekten dokunabilmenin, onunla temasa geçebilmenin yolunu bulabilmek ile ilgili. Hele İstanbul gibi bir kentten bahsediyorsak yokuş yukarı çıkmanın ya da çatıdan çatıya atlayabilmenin yetmiyeceğinin farkında olmamız gerekiyor.